Yeni Doğan Dönemi : 0-6 Hafta

Bir bebeğin ilk çıkardığı ses genellikle yüksek tonda bir ağlamadır.Bunu izleyen birkaç hafta boyunca, bebek beslenme ve nefes alma gibi fizyolojik durumlara bağlı esneme, hapşırma ve öksürmeyi de sürdürür. İlk üç haftada çıkarılan seslerin tümü, farklılaşmamış seslerdir ve amaçsız, anlamsız ve rast gele çıkarılırlar. Soğuk, açlık ve acıya karşı henüz belirgin yani farklılaşmış bir tepkisi yoktur. Bu ilk dönemde refleksif yani istem dışı ses çıkarma görülür. Bebek uyarana karşı tüm vücudu ile tepki vermektedir.
İkinci üç haftalık dönemde farklılaşmış sesler ortaya çıkar. Çıkarılan bu sesler uyarıcıyla ilişkilidir. Genellikle açlık ve rahatsızlık ağlamalarıdır. Anne, sesin farklılığına göre ağlamanın nedenini anlayabilir. Bu dönemde ses yapımı incelendiğinde homurtu, iç çekme ve guruldanma seslerinin çıkarıldığı ve bunların yutma hareketine benzediği görülür. Çıkarılan sesler anlam yönünden incelenirse, ham sözcüklerin başladığı, bebeğin başkalarının sesine tepki gösterdiği ve başka bebekler ağladığında ağlayarak cevap verdiği görülmektedir.
Gığıldama Dönemi : 6 Hafta –3 Ay

Gığıldama, mırıldanma döneminin başlangıcıdır. Çocuk sesi, ses olarak çıkardığının farkındadır. Ses oyunları yapar. Kendiliğinden ses üretimi başlar.İlk ünlü seslerin görülmesinden sonra bunu genellikle ön ve orta ünlüler (e,ö sesleri) izlemekte ve 12-24.haftalar arasında ilk ünsüzler çıkarılmaktadır.Son araştırmalar göstermektedir ki “s,k,g” gibi arka ünsüzleri ve “m,n” genizsi sesleri çok erken ortaya çıkmakta ve 12. hafta civarında tüm ünlü sesler üretilmektedir. Bebek bu sesleri kendisi keşfetmekte ve bunları taklitle değil, kendi kendine araştırma yoluyla öğrenmektedir. Çıkarılan seslerin çoğu tekrarlanmaz. Ses üretimi hala büyük ölçüde refleksiftir. Ortalama olarak 13-14 farklı ses tipi vardır. Bebeğin çıkardığı bu sesler anlam yönünden incelendiğinde hoşnutluğunu ya da hoşnutsuzluğunu belirten sesler olduğu görülür.
Mırıldanma Dönemi : 3-6 Ay
Bu dönemde bebeğin ses mekanizması üzerindeki kontrolü artar ve seslerle oyun oynar.İletişim kurma ile ilgili olmayan bu sesler, zevk ve merak için üretilir.Bu seslerin sıklığı ve yoğunluğu ,bebeğin rahat olup olmamasından etkilenmektedir. Rahat ve mutlu olduğunda hoşnutluğunu belirten sesler çıkarır ve çıkardığı bu sesleri taklit eder. Bu taklit sesleri çocuk yalnız olduğunda görülür, başkasının karışması durumunda kaybolur. Bebeğin bu dönemde çıkardığı sesler refleksif değildir. Ses çıkarmak için uyarım öz uyarımdır. Yani ses çıkarma için uyaran çocuğun kendisidir. Çıkardığı sesler, bebeği uyarır ve ona zevk verir.Bu sesleri dinlerken, dudaklarını, dilini, damağını ve larinksini hareket ettirip, denemeler yaparak,ses üretimini arttırır.Sesi algılaması gelişir.Bebek ünlü benzeri seslerle ünsüz benzeri sesleri birleştirerek “ah, eh, ay, ey, vs.”iki heceli sözcükler oluşturmaya başlar. 17-25 farklı ses tipi görülmeye başlanır. Ünsüzlerden b, m, p gibi dudak sesleri artar. Dudak sesleri arttıkça, gırtlak sesleri azalır. Çıkardığı seslerle yetişkinin ilgisini çeker ,bu yolla temel gereksinimlerini elde eder.Sonraki mırıldanmalarla bebek, sosyal etkileşimini sürdürür.
Mırıldanmanın Tekrarı : 6-9 Ay
Bu dönemde bebek, tekrarlayıcı mırıldanmalar üretir.Bu, ünlü değiştiği halde ,değişmeyen bir ünsüzden oluşan tekrarlayıcı bir ünsüz-ünlü serisidir. Örneğin, ma-ma, me-me, da-da, de-de gibi. Mırıldanmanın tekrarının görülmemesi bu dönemde dil problemlerinin, işitme kaybı, zihinsel gerilik, duygusal yoksunluğa bağlı olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Bu dönemde bebeğin ağız hareketlerinde artan bir çeşitlilik vardır. Çıkardığı sesler hece tekrarına doğru değişmektedir. Bu sesler anlam yönünden incelendiğinde, dikkati çekme ve sosyalleşme için kullanıldığı, hoşnutluk verici bir durum veya nesne hatırlandığında sesin yeniden ortaya çıktığı görülür. Bebek kızgınlık ve hoşnutluk seslerini ayırt edebilir. Anne babasının sözcüklerini taklit etmeye başlar.Oyun oynarken güler veya yüksek sesle bağırır. Başka bir kişinin konuşmasına tepki olarak sesler çıkarır.
Ses-Sözcükler Dönemi : 9-12 Ay
Bu dönemde çıkarılan sesler ana dile ait seslerdir. Bunlar anlamdan yoksun seslerdir ve akıcı düz cümle ya da soruya benzeyen acele mırıltı özelliklerine sahiptir.Reddetme, sinirlenme gibi duyguları belirtirler ve hareketler ve jestlerle birlikte kullanılırlar. İngilizce de “Jargon “ olarak adlandırılan bu sesler, çocuk için sözcük yerini tutarlar. Çocuk ilk sözcüklerini söylemeden önce, bu ses-sözcüklerden pek çok sayıda geliştirebilir.
İlk Sözcükler Ve Tek Sözcüklü Cümlecikler Dönemi : 12-18 Ay
Çocuk bu dönemde 1-30 sözcük söyler. Bu dönemin özelliği çocuğun gerçek konuşmaya geçmesidir. Mırıldanma ile gerçek konuşma arasında bir suskunluk dönemi geçtikten sonra ilk sözcük, sesle oynamanın raslantısal bir sonucu olarak ortaya çıkar ve tekrarlamalar yoluyla uygun bir şekil alarak kuvvetlendirilir. Bu sözcükler belli bir durum ya da nesneyi anlatmak için kullandığı yetişkin sözcüklerine benzeyen yapılardır. Sözcükler hareketler yoluyla öğrenilir. İlk kullanılan ifadeler genellikle sık tekrarlanan hareketleri anlatır. Soruları henüz anlayamaz. Komutların büyük bir kısmını anlar. Dilbilgisi yapısına göre; adların en yaygın sözcükler olduğu, birkaç tane de fiil ve sıfatın kullanıldığı göze çarpar.
Tek Sözcüklerin Birbirini İzlemesiyle Oluşan İki Sözcüklü Birleşimler : 18-24 Ay
Çocuk bu dönemde tekrarlamalar yapar ve bunlar özellikle monolog türü konuşmada kullanılır. Jargon kullanımı devam eder. Çocuğun anlamlı olarak kullandığı 20-100 sözcüğü vardır. Bu sözcüklerin çoğunu geneller. Bu dönem dilbilgisi yapısının başlangıç dönemidir. Dilbilgisi yapısına bakıldığında çocuk, çoğunlukla isimler olmak üzere birkaç fiil, sıfat ve bazı zamirleri kullanır.
2-3 Yaş
Bu dönem çocuğun dilbilgisi yeteneğinde ve sözcük hazinesinde en hızlı gelişimin olduğu dönemdir. Çocuğun içinde bulunduğu durum ve vurgulama şekli bu yapıların değerlendirilmesinde önem taşımaktadır. Çocuk soru sormak, istek ve emirlerini bildirmek için ses tonunu değiştirmektedir. Çocuğun cümleciklerinin, aşağı yukarı yarısı iki sözcük içerdiğinde çocuk üç dört sözcüklü birleşimleri kullanmaya başlar. Bunlar iki sözcüklü birleşimleri, yeniden birleştirme ya da iki sözcüklü birleşimlerin genişletilmesi şeklinde olur. İşaret sıfatları, işaret zamirleri, zarflar (yer, zaman ve durum zarflarını öğrenir ), olumsuz yapıları, soru yapısı, çekim eklerini basit düzeyde kullanmaya başlar.Bu yaşta sözcük bilgisi 200’ e kadar varan çocuklar vardır. Bunlar artık çevrelerindeki hemen her şeyi isimlendirebilirler.

3-4-Yaş
Yetişkine benzer söz dizimi yapısını kazanır. Dil kullanımı çok yönlüdür. Duygularını, düşüncelerini, ilişkilerini anlatır. Fısıldamayı öğrenir. Ünlülerin %90’ını, ünsüzlerin % 60’ ını doğru söyler. Normal ses yüksekliği ve tonu vardır . Soluklama düzenlidir. Hayali oyunda dil kullanılır. Kendine dönük açıklamalar yani egosentrik konuşma vardır ve başkalarının bilgi gereksinimi olduğunu kavrayamaz. Kelime haznesi 900 kadardır. Cümlelerin % 48 ‘ i dilbilgisi yapısına uygundur. Söz diziminde , özne, nesne ve yüklem arasındaki fonksiyonel ilişkileri anlar ve ifade eder. Çekim kuralları görülmeye başlar. Geçmiş, şimdiki ve geniş zaman kullanımı görülür. 3. ve 4. yaşlar, dil gelişimi açısından özellikle önemli yıllardır. Çünkü araştırmalar göstermiştir ki konuşma bozukluklarının çoğu bu yaşlarda başlamaktadır.Gerçekten de sözcükleri doğru olarak seslendirememe bu yaşlarda yerleşir. Heyecansal duruma bağlı ritim bozuklukları bu yaşlarda başlar. Çocuk konuşmasında ,henüz yetişkin düzeyinde bir akıcılığı gerçekleştiremez. Burada yeterli sözcük bilgisine sahip olamama sorunu ortaya çıkar . Bu nedenle,bu yaş çocuğu, uygun sözcüğü bulabilmek için konuşurken zaman zaman duraklayacaktır. Bu gibi durumlarda çocuk sözünü bitirdikten sonra ,yetişkin yanlış ifadenin doğrusunu, -hiçbir eleştiride bulunmadan – tekrarlamalıdır. Böylece çocuk,doğru modeller işiterek düzgün konuşmayı öğrenecektir.
4-5 Yaş
Bu dönemde dil kolay ve doğru kullanılan bir araç haline gelir. Kız çocukları dili, erkeklerden
daha becerikli bir şekilde kullanır. Ünsüzlerin % 90 ’ ını doğru olarak kullanırlar . Çocuk, anne- babasının entonasyon (ses perdesinde yükselme ve alçalma) düzenini taklit eder. Sözcük sayısında artış ve egosentrik konuşma devam eder. Öncekine göre daha karmaşık cümle yapısı kullanmaya başlar. Çoğul kullanımı doğru yapar. Birleşik sözcüklerin ayrı birimlerden oluştuğunun farkında değildir.
5-6 Yaş
Sosyal etkileşimde konuşma artmaktadır ve daha anlaşılır biçimdedir. Çocuk yetişkinleri daha az tekrar etmektedir. Bu dönemde çocukların ses yapımı incelendiğinde ünlü üretiminin % 99, ünsüz üretiminin %88’inin doğru olduğu görülür. Çekim kurallarını daha düzdün bir şekilde kullanır. Kişi zamirlerinin çekimini de doğru kullanır. Üretilen sözcük sayısı 2000 kadardır.

BÜTÜNCÜ YAKLAŞIM
Konuşma ve dil bozukluğu olan bir çocuğun dil becerisi değerlendirilirken , çocuğun tüm iletişim becerileri göz önünde tutulmalıdır. Bilgiyi alan ve gönderen olarak bireyin durumu nasıldır? İletişimin güçlü ve zayıf alanları nelerdir ? Bütüncü yaklaşıma göre kişi; sadece belli bir alanda iletişim bozukluğu olan birey değil, doğuştan gelen davranışları olan , özel bir birey olarak dikkate alınır. Çocuğun kullandığı bütün dil kanalları ( konuşma, yazma, el işaretleri, mimikleri vs. ) değerlendirilir. Diğer bilişsel becerilerde göz önüne alınır. Çünkü bilişsel beceriler, dil düşünme ve bu kişinin ruhsal durumu her zaman iç içedir. Psikolojik bozukluklar, bilişsel bozukluklara neden olurlar, iletişimde bundan etkilenir.
ANLAMANIN GELİŞİMİ:
Çocuklar, başlangıçta, konuşmalardaki ses tonlarından ve el hareketlerinden anlam çıkartmaya çalışırlar. Sonra bunlara kullanıldığını en sık duydukları kelimelerin anlamlarını kavrama eklenir. Bir kelimeyi söylemeden önce, o kelimenin anlamını bilmek, kullanım için gereklidir. Çocuklar gün içinde sıkça duydukları sözcükleri, bir kez anladıktan sonra, kendileri kullanabilirler. Bunlar kişilerin adları veya sıkça yapılan eylemler olabilir.
Bu arada ailelere düşen bazı görevler vardır. Çocuklarla konuşurken betimleyici tarzda konuşmak, yani olayları yapılan hareketleri açıklayıcı bir konuşma tarzını benimsemek. Böylece çocuk, olayı tanımlamak için doğru kelimeleri de duyacaktır. Başka bir yardım şekli de Konuşmalarımızı çocuk merkezli yapmak, onunu ilgileri, istekleri, dünyayı algılayışı üzerine konuşmaktır. Çocuğun anlamasının gelişmesi için , pek çok yeni tecrübeler yeni olaylar ve insanlarla karşılaşmalıdır. Bu yüzden aileler, çocuklarını mümkün olduğunca sık sokağa çıkartmalı, yaşları gelince de yuvaya, anaokuluna veya ilkokula göndermelidir.
 
Dili Kullanma Becerisinin Geliştirilmesi:
Çocuk, temel dil becerilerini kazandıktan sonra, bunları iletişim amaçlı olarak nasıl kullanacağını, bir diyaloğu nasıl sürdüreceğini bilmelidir. Bazı çocukların çevrelerindeki nesnelerin adlarını çok iyi bildikleri halde , bu adlar sorulduğunda söyledikleri halde , bildiklerini kullanamadıkları görülür . Örneğin, sevdiği bisküvinin adını çok iyi bilen bir çocuk , bunu bakkaldan istemesi gerekince söyleyemez . Dilin çocuk tarafından , sosyal çevrelerde kullanılması gerekir . Konuşmaları kurallar yönetir . Biz biliriz ki , bir soru sormak, cevap almayı gerektirir veya karşımızdakinin konuşması bitmeden , biz konuşmaya başlayamayız .
Tüm bu süreç içinde , çocuk , iletişimin değerli ve önemli olduğu fark etmelidir. Eğer çocuk, soru sorar ve yetişkinde buna cevap vermez ise, çocuk bunu bir daha denemeyecektir.
Dil Gelişiminde Erken Müdahale Ve Rehabilitasyonun Önemi :
Eskiden çocukların konuşma ve dil öğretiminden yaralanabilmeleri için , en az dört yaşına gelmeleri gerektiği düşünülürdü . Oysa bugün , öğrenme ve dil güçlüklerinde erken müdahalenin zorunlu olduğu gerçeği kaçınılmazdır .
Dil gelişiminin ,en hızlı olduğu yaşlar , bir buçuk ve dört buçuk yaşları arasıdır . Dört buçuk yaşına gelmiş çocuklarda , genelde dil oturmuş ve düşünme sürecine hizmet      etmektedir . Bu yüzden konuşma ve dil müdahalelerinin en iyi , bu yaşlar arasında yapılması uygundur
Dil becerisi zihinsel bir beceridir .Okul öncesi yıllarda diğer zihinsel süreçlerle   kaynaşır ve “düşünme’ süreci oluşmaya başlar . Çünkü dil , kavram oluşturmada önemli bir rol oynamaktadır. Dilin kullanımı nesneleri renk , boyut ve kullanımlarına göre soyutlamaya yardım eder. Kolay bir iletişim , sağlık sosyal ve duygusal gelişim için gereklidir . Çocuğun çevresindeki konuşulanları anlama güçlüğü fark edilmez ise , bu güçlük davranış problemine , olumsuz kişiliğe ve tüm ailenin yaşanışını bozacak sorunlara yol açabilir. Diğer yandan , çocuğun isteklerini ifade edemeyişinden dolayı , (duygusal kırıklıklar ) toplumsal olmayan davranışları başlatacağı gibi , okuldaki öğrenme sürecini de olumsuz etkileyecektir .
Dili Anlama ve Öğrenme Becerisinin Gelişimi :
Dil, iletişim ve düşünme amacıyla , sembollerin kullanılması ve anlaşılması becerisidir. Burada söz edilen sözel sembollerdir. Sembol, bir şeyi  temsil eden, başka bir resim, nesne, şekil vs.dir. Örneğin “küçük oyuncak bir masa, masa resmi ve masa kelimesi” zihnimizdeki “masa kavramını” temsil eden sembollerdir. İnsanda bir sembol gelişimi söz konusudur. İşte “kafamdaki resimler kadar konuşurum!” derken anlatmak istediğimiz de budur. Çocuk , dilin sembollerini ne kadar anlıyorsa , dili anlaması da o düzeyde olacaktır. Eğer çocuğa, sembolleri anlama düzeyine erişmeden konuşma öğretilirse, bu sözcükleri sadece öğretilmiş olan duruma özgü olarak kullanacak, durumun dışına çıkıldığında sözcüklerin anlamı olmayacaktır. Bu türden bir konuşma tekrarlar ve anlamsız bir konuşma modeli çizer ki biz buna otizm tanılı çocuklarımızda sıkça rastlarız.
Sözel Anlamanın Gelişmesi :
Çocuklarda gerçek anlama, tek tek kelimeleri anlamayla başlar. Bu aşamadaki çocuk, adı söylenen bir nesneyi, diğerleri arasından seçip verebilir. Bunu, nesnenin adı söylendiğinde, o nesnenin resmini verme izler. Bunu izleyen aşama, çocuğun adlandırılan iki nesneyle ilgili emri   yerine getirmesidir. ( kaşığı kutunun içine koy! gibi ) Bu beceri bir sembolü başka bir sembolle eşleme becerisiyle(nesnenin resmi ile oyuncağını eşleme gibi ) aynı zaman rastlar yani   2- 2.5 yaşlarına…
Buradan sözel anlama, nesneleri adlandırmadan daha dolaylı sözel yönergelere yönelir örneğin nesneleri işlevlerine göre seçmek gibi, ( Hangisiyle yazarız ? ) Bu evreye de 2.5- 3 yaşlarında gelinir.
Çocuğun daha karmaşık yönergeleri ( renkler, boyutlar vs. ) anlaması 3-4 yaşları arasındadır. Normal gelişim içinde sözel anlamayı birkaç ay sonra konuşma  izler. Çocukların çoğu 2.5 yaşlarında nesnelerin ismini söylemekten fazlasını yapıp, basit cümleler kurarlar. Çoğu çocuk, 4 yaşına geldiğinde günlük konuşmalarını makul bir akıcılıkla yapabilir. 3.5 yaşından itibaren de konuşma çok önemli bir zihinsel fonksiyon olan düşünmeye hizmet etmeye başlar.

Konuşma Terapisi Programı:
Özel eğitim ve konuşma terapisi ihtiyacı içindeki çocukların özelliklerinin çeşitliliği , belli bir programın birçok çocuğa aynı anda uygulanmasını olanaksız kılar. Bu nedenle günlük seanslar için hazırlanan eğitim programının , çocuğun o sıradaki ilgi öncelikleri, dikkatinin toplanamaması veya başka bir çalışmaya daha fazla ilgi duyması gibi nedenlerle , planlanan programın esnetilmesinin gerektiğine sıkça tanık oluruz. Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara   dil öğretirken bize yol gösteren çocuğun ilgileri ve seçimleri olmaktadır. Çünkü en iyi öğrenme olumlu bir atmosferde sağlanan öğrenmedir ve bu çocukların öğrenmeleri   doğrudan  ilgileri ile bağlantılıdır.
 
Otizmli Çocuklarda İletişim , Konuşma Ve Dil:
Otizmli çocuk aileleri, çocuklarının 1 yaş sonuna doğru konuşmaya başladığını, ve sonra her nasılsa bu becerilerini kaybettiklerini anlatırlar. Sosyal öğrenme engelli olan bu çocukların dille ilgili problemleri yine sosyal gelişimleriyle ilgilidir. Çocuk konuştuğu dilin, dilbilgisi kurallarına ve yapısına uygun bir konuşma kazanır .Ama konuşmaya ihtiyaç duyduğu durumlarda kullanmaz. Yani konuşma problemi doğrudan konuşmanın kullanımı ile ilgilidir. Çoğu zaman aileler çocuklarının konuştuklarında çok net ve anlaşılır bir telaffuzları olmasına rağmen, neden hala devamlı konuşmadıklarını anlamakta güçlük çekerler. Ama unutulmamalıdır ki otizmli bir çocuk, dil ve dudak kasları zayıf olduğu için kelimeleri söyleyemiyor değildir. Otizmli   çocuk insan , ilişkilerinden   zevk almayı ve iletişim kurmayı bilmediği için konuşmaz. Bir başka deyişle insanlara ilgi duyma ve dolayısıyla onlarla iletişim kurma isteği   bozulmuş ve zarar görmüştür. ( Sosyal Bozukluk )
Otizmli bir çocuk kelimelerle iletişim kuramıyorsa bu demek değildir ki söylemek istediği hiçbir şey yoktur. Sadece kelimeler onun için zordur. Çocuğa başka   iletişim yolları da öğretilirse iletişim sürecektir.
Sözlü iletişim yani konuşma, otizmli çocuklar için çok soyut olduğundan, onların iletişimlerinde “görsel iletişim” sistemleri kullanılır. Somut nesneler, fotoğraflar, semboller, işaretler yoluyla iletişim kurarlar. Çünkü bunlar konuşmanın sözcüklerinden daha somutturlar. Resim ve sembol gösterilerek soru sorabilir ve cevabını da bu yolla bekleyebilirsiniz.

0-12 Aylık Dönem için Aileye Öneriler:
–  Konuşurken bebekle göz göze gelmeye çalışın ve bunu devam ettirin.
–  Konuşurken ona yaklaşıp dokunun, ve ona gülümseyin .
–  Sesinizin tonunu zaman zaman değiştirin , ona şarkı söyleyin.
–  Taklit etmek yolu ile onun çıkardığı seslere karşılık verin.
–  Onun sıkça çıkardığı sesleri kullanarak yeni hece ve sesler çıkarın.
–  Onunla kendisini dinlediğinizi hissettirerek konuşun ve yakınında çalışın.
–  Onu ismi ile çağırın.
–  Doğal konuşmaya özen gösterin.
13-24 Ay İçin Aileye Öneriler:
–  Keşfetmesi için eline fırsatlar verin.
–  Evde yaptığınız işlere katılması için fırsat verin ve ne yaptığınız hakkında konuşun.
–  Kısa cümlelerle konuşun. (anne gitti, uyku vakti gibi)
–  Onun sözcüklerine ek kelimelerle konuşun. ( anne işe gitti. )
–  Günlük rutin işlerini sözel olarak ifade edin.
–  Oyun ve konuşmada hareket içeren kelimeler kullanın.
(Atlayalım mı. Haydi zıpla.)
2-3 Yaşta Aileye Öneriler:
–  Oynarken ve keşfederken ona mümkün olduğunca bağımsızlık verin.
–  Birbirinizle konuşabileceğiniz özel zamanlarda yanına oturun. (yemek zamanı gibi. )
–  Başka insanlarla onun da katılabileceği konuşmalar yapın.
–  Onu dışarı çıkarın ve neler gördüğünüz hakkında da konuşun.
–  Onu oynayabilmesi için başka çocuklarla da tanıştırın, buna ortam hazırlayın.
3- 6 Ay İçin Aileye Öneriler:              
–  Yanında olmadığınız zaman için ihtiyaçlarını ifade etmesini öğretin. (Tuvalet, su ihtiyacı )
–  Onu yeni yerlere götürün ne yaptığınızı ve neler gördüğünüzü anlatın. (sinema, tren yolculuğu )
–  Her ikinizin de gündüz yaptıklarınız ile ilgili konuşun.
–  Oynayabileceği oyunlar hakkında öneride bulunun.
–  Karışık bir konuşmayı ona yavaşça ve açıkça anlatın.

Erken Çocukluk Özel Eğitimi

Erken çocukluk özel eğitimi, doğumdan 6 yaşına kadar olan, engelli ve gelişimsel olarak risk altında olan çocuklara ve ailelerine yönelik sunulan sistematik hizmetler bütünüdür.

Bebeğin (0-3 yaş) / çocuğun ( 0-6 yaş) yaşına göre gelişimindeki gecikme tespitiyle birlikte özel eğitime başlanır

Erken müdahale, öğretme ve öğrenme deneyimleri sağlayarak çocuğun yeterliliklerinin arttırılması, sağaltım hizmetleri sunarak varolan problemin iyileştirilmesi, yetersizliklerin önlenmesi ve gerekirse eğitim araç-gereç desteklerinin sağlanmasını içerir. Erken müdahale, varolan hasarı ortadan kaldırmayı değil, mevcut işlevlerin kullanılabilmesini ve daha fazla kaybın ortaya çıkmasını önlemeyi amaçlar (Kırk, Gallagher ve Anastasiow, 2000).

Özel eğitim ihtiyacı nasıl belirlenir?

Özel eğitim ihtiyacı, tıbbi tanılama ve değerlendirme, gelişimsel ve eğitsel değerlendirmeler yapılarak belirlenir. Üniversitelerin Çocuk Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları, Çocuk Psikiyatrisi, Çocuk Nörolojisi, Gelişimsel Pediatri vb. bölüm ve kliniklerinde uzman hekimler, psikologlar, gelişim uzmanları, ile yine üniversitelerin ilgili özel eğitim bölümleri ile alanda eğitim, uygulama ve çalışma yapan uzman kişi ve kurumlar tarafından gelişimsel ve eğitsel değerlendirmeleri yapılarak özel eğitim ihtiyacına karar verilir.

Aileler Bu Durumda Neler Yapmalılar?

Çocuğun dil, hareket, zihin, sosyal ve duygusal gelişimlerinde yaşıtlarına göre yolunda olmayan bir durum gözlendiğinde, hiç vakit kaybetmeden üniversitelerin ilgili bölümlerine, uzmanlara, kurumlara müracaat etmeliler.

Erken Müdahale ve Erken Özel Eğitim Çocuğa Ve Aileye Neler Kazandırır?

Erken çocukluk özel eğitimi uygulamaları program ve çalışmalara ailenin tam katılımı çok önemlidir ve başarılı sonuçlar için zorunludur. Zeka gelişiminde ve tüm gelişim alanlarında % 20- % 30 lara varan fark sağlanır. Bu fark çocuğun ve ailenin gelecek hayatını tümüyle değiştirebilir. Çocuğun ve ailenin eğitim ve yaşam kalitesini çok anlamlı düzeylerde yükseltir.

Erken çocukluk eğitimi alan bir çocuğun, almayan engelli çocuğa göre daha verimli ve başarılı bir okul ve eğitim yaşantısı olur. Bağımsız yaşam becerileri etkin bir şekilde gelişir, yaşam kalitesi yüksek olur.

İnsan hayatının tüm gelişiminin % 70’i 0-6 yaşta tamamlanır.

Gelişim Yetersizlikleri Olan Çocuklarda Erken Eğitimin Önemi

Yaşamın ilk yıllarındaki öğrenme yaşantıları, normal çocuklar için önemli olduğu kadar gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklar için de çok önemlidir. Gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların var olan potansiyellerini ortaya çıkarabilmeleri için eğitimlerinin olabildiğince erken başlaması gerektiği, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar dünyada ve Türkiye’de pek bilinmiyordu. Gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların çoğu, okula başlayıncaya değin konunun uzmanlarınca sağlanan sistematik bir eğitim almıyorlardı. Erken eğitimin gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklarda ne kadar etkili olacağının farkında olunmaması nedeniyle çoğu aileye, çocuklarının bakımını sağlamaları ve eğitimleriyle ilgili düşüncelerini tuvalet eğitimi ve beslenme becerileriyle sınırlamaları öneriliyordu. Oysa sistematik bir öğretimle, gelişim yetersizlikleri gösteren çocuklar da normal çocukların öğrendiği becerilerin önemli bir bölümünü öğrenebilmektedirler.

Yaşamlarının ilk yıllarını çoğunlukla ev ortamında geçiren gelişim yetersizlikleri gösteren çocukların öğrenmeleri, ailelerinin kendilerine sunduğu öğretici yaşantıların sonucunda olmaktadır. Çocuklarında gelişim yetersizlikleri olduğunda aileler tüm aile bireylerini günlük yaşama katabilmek için pek çok normal etkinlikte uyarlama yapmak zorunda kalabilmektedirler. Böyle zamanlarda anne-babalar ve kardeşler çocukları için adeta birer öğretmen olmaktadırlar.

Erken Çocukluk Dönemine Yönelik Özel Eğitim Hizmetlerinin Hedefleri

1. Gelişim yetersizliği olan çocuğun tüm ailesini desteklemek: Bebeklik ve ilk çocukluk dönemlerinde, çocukların bakım ve eğitimleri, büyük ölçüde ailede gerçekleşmektedir. Ayrıca, özel gereksinimli bir çocuğa sahip olmak, ailelerin büyük çoğunluğunda, pek çok duygusal (örneğin stres, mutsuzluk, vb.) ve toplumsal (örneğin toplumdan soyutlanma, vb.) sorunlara yol açabilmektedir. Yaygın kanının aksine, ailenin yaşadığı sorunlar, çocuğun engelinin derecesiyle doğru orantılı değildir. Bazı durumlarda, tanılanmasındaki zorluklar nedeniyle, hafif derecede bir engellilik durumu, ailede, ileri derecede bir engellilik durumundan daha fazla strese yol açabilmektedir.

Aileler, çocuklarında bir engel ya da risk olduğunu öğrendikleri zaman ne yapacaklarını bilememekte, çocuğun tanısı ile ilgili yoğun belirsizlik duyguları yaşamaktadırlar. Ayrıca çocuğun engelli olduğu tanısı ya da şüphesi ile karşılaştıklarında şok, üzüntü, suçluluk ve inkar gibi bir çok duyguyu yaşamakta, bir yandan da çocuğun gereksinimlerini karşılamaya ve bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır.

Hazırladığımız erken eğitim programları ile, ailelerimizi bu dönemde destekleyerek, çocuklarının özellikleri, temel gereksinimleri, nasıl bir tutum sergileyebilecekleri ve iletişim kurma yolları hakkında onları bilgilendirmekteyiz. Böylece aileler, çocuğun gelişiminde ne kadar önemli bir rol oynadıklarını fark edebilmekte, çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilmeyi öğrenmektedirler.

2. Çocuğun tüm gelişim alanlarındaki gelişimini desteklemek: Engelli çocuklar genelde, akranlarının gelişim sürecinde doğal yollardan öğrendikleri becerilerin önemli bir bölümünü destek eğitimle kazanabilirler. Bu nedenle E.Ç. dönemindeki engelli çocukların eğitiminde bilişsel, dil, psiko-sosyal ve motor gelişim alanlarının tümünü destekleyici etkinliklere yer verilmelidir. Artı olarak öğrencilerimizin tüm gelişim alanlarını desteklemenin yanı sıra, kazandıkları becerileri farklı ortam ve durumlara transfer edebilmeleri içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

3. Çocuğun çevreyle olan etkileşimlerini kolaylaştırmak: Engelli çocukların büyük bir bölümü, çevreleriyle etkileşimde bulunma (iletişimi başlatma, arkadaşlık kurma, oyun oynama vb.) konusunda sorunlar yaşarlar. Dolayısıyla sosyal içerikli becerileri öğrencilerimize kazandırarak toplumsal yeterliliklerini geliştirmek, erken çocukluk döneminde hedeflediğimiz en önemli amaçlar arasındadır.

4. Çocuğun bir parçası yapmak: Engelli çocuğun akranları için söz konusu olan tüm yaşantıları deneyimlemesine mümkün olduğunca olanak sağlanmalıdır. Çocukların gelişimindeki farklılık, onun parkta oyun oynamasını, aile bireyleriyle birlikte sinemaya, alışverişe vb. gitmesini, doğum günü kutlamasını engellememelidir.
Dolayısıyla amacımız, farklılığı ne olursa olsun, öğrencimizi toplumun bir parçası olarak yaşamını sürdürebilecek bilgi ve becerilerle donatarak, bağımsızlaşabilmesini sağlamaktır.

Erken Özel Eğitim Programları, Amaçları ve Özellikleri
Erken özel eğitim programlarının genel amaçları şöyle gruplanabilir. :

  1. Çocuklar için: (a) gelişimsel becerilerin en iyi şekilde kazanılmasını sağlama; (b) belirli durumlarda ve ortamlarda birlikte yaşayacakları topluma uyumlarını en üst düzeye çıkarma; (c) kişisel bakımlarını yapabilme düzeylerini ve sosyal yaşamlarının kalitesini arttırma.
  2. Aileler için: (a) çocuklarıyla ilgili uygun kararları alabilme; (b) çocuklarıyla, hem aile hem de çocuk için doyurucu ve yararlı şekilde etkileşimde bulunabilme; (c) çocuklarının gelişimine katkıda bulunabilme; (d) toplumla bütünleşme.
  3. Hizmeti sağlayanlar için: (a) gelişim yetersizlikleri olan çocukların ve ailelerinin toplum tarafından kabulünü arttırma; (b) erken özel eğitim programlarını uygulama ve geliştirme; (c) gelişim yetersizlikleri olan çocukları, ailelerini ve sunulan hizmetleri destekleme ve savunma.

Ailelere sağlanan erken özel eğitim programlarının temel özelliklerini şöyledir:

  1. Aileyi karar verme, planlama, değerlendirme ve uygulama düzeyinde programa katma.
  2. Hizmetleri, sadece çocuğu değil bütün aileyi işin içine katacak şekilde geliştirme ve planlama.
  3. Amaçların oluşturulmasına ve uygulamanın öncelikle aile tarafından planlanıp yürütülmesine rehberlik etme.
  4. Aileye seçenek önerme ve ailenin katılım oranı hakkındaki kararına saygılı olma.

Erken Çocuklukta Eğitimsel Tanılama ve Değerlendirmenin Temel Amaçları

  • Çocuğun var olan gelişim düzeyini belirleyerek, gelişimsel farklılıklarını saptamak
  • Gelişimsel risk taşıyan çocukları tespit etmek
  • Çocukların özel gereksinimlerini ortaya koymak
  • Farklı gelişim gösteren veya gelişimsel risk altındaki çocuklar için uygun eğitim programları planlamak ve uygulamak
  • Eğer tıbbi değerlendirme ve tanılama yapılmamışsa aileyi bilgilendirerek hastanelere yönlendirmek

Eğitimsel Gelişimsel ve Tıbbi Gelişme için “3”lü Etkileşim

Tanılama ve Değerlendirmede Kullanılan Bazı Testler;

  • Stanfort – Binet Zeka Testi
  • Yaş Grubu; 2-16 yaş arasındaki çocukların zihinsel gelişimlerini değerlendirmek amacıyla uygulanır.
  • Özelliği; Testin zekayı farklı boyutları ile ölçen 15 alt ölçeği bulunmaktadır. Bu ölçekler çocuğun konuşma gelişimi, sözel ve sayısal akıl yürütme becerileri, soyut düşünme kapasitesi, ince-kaba motor gelişimleri, dikkat, algı ve bellek süreçleri hakkında bilgi verir.
  • Uygulama; Uygulamaya takvim yaşının bir alt basamağından başlanır ancak küçük çocuklarda sıkılmalarını engellemek için gelişimsel yaşı tespit edilip, o yaşın bir altından başlanır. Test maddeleri yaş ilerledikçe zorlaşır.

ZEKA; Bireyin doğuştan sahip olduğu, gelişmeye açık zihinsel bir işlevdir.

Stanfort – Binet’ e göre;
ZEKA YAŞI (IQ) : ZY \ TY X 100

  • WISC-R Zeka Testi;
  • Yaş Grubu; 6-16 yaş arasındaki çocukların zihinsel gelişimlerini değerlendirmek amacıyla kullanılır.
  • Özelliği ; Bu test sözel ve performans olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınır.

SÖZEL PERFORMANS

  • Genel Bilgi Resim Düzenleme
  • Benzerlik Küplerle Desen
  • Aritmetik Parça Birleştirme
  • Sözcük Dağarcığı Şifre Çözme
  • Yargılama Labirent
  • Sayı Dizileri Resim Tamamlama

Uygulama; Her alt testin yaş düzeylerine göre başlangıç maddeleri farklıdır. Test maddeleri kolaydan zora doğru sıralanmıştır. Başarısızlıklarda geriye dönüşler mevcuttur. Test sonunda 3 çeşit IQ elde edilir ( sözel, performans, toplam IQ şeklinde).Toplam IQ sonucuna göre tanı konur.

Goodenough Adam Çizme Testi;

Yaş Grubu; 5-12 Yaş grubu çocukların resimleri yoluyla zihinsel gelişim düzeylerini saptamaya yönelik olarak geliştirilmiştir.

Özelliği ve Uygulaması; Çocuktan bir insan resmi çizmesi istenir, kız ve erkek çizimleri için ayrı ayrı değerlendirme yapılır. Çizilen insan resimleri yaş düzeyi çerçevesinde

  • belirli bir yaşta çizilmesi gerekenler
  • çoğunlukla çizilenler
  • bazen çizilenler
  • pek az çizilenler boyutlarında değerlendirilerek puanlanır.

Puanların toplamı zeka yaşına çevrilip, takvim yaşına bölündüğünde IQ puanına ulaşılır, ancak bu test tanılamada tek başına kullanılmaz özellikle wısc-r ve stanfort – binet ile birlikte değerlendirilmelidir. Çizimler ayrıca uzmanlarca psikolojik yansımalar açısından da değerlendirilir.

Peabody Resim Kelime Testi;

Yaş Grubu; 2-12 yaşları arasındaki çocuklara uygulanır.
Özelliği ve Uygulaması; Çocukların kelime bilgisinin gelişimini ve alıcı dil yaşını saptamada kullanılır. Resimler ve sözcükleri eşleştirmek suretiyle kişinin dil gelişimini belirlemeyi amaçlayan 100 resimden oluşmaktadır. Her çocuktan içinde bulunduğu takvim yaşına göre belli sayıdaki resmi tanıması beklenmektedir. Resimler kolaydan zora giden somut ve soyut pek çok kavramı ve eylemi içerir.

Bender Gestalt Görsel Motor Algı Testi;

Yaş Grubu; 6-11 yaşları arasındaki çocuklara uygulanır.
Özelliği ve Uygulaması ; Görsel motor algıyı ölçen bu testte 9 ayrı karttaki farklı çizimleri çocuktan bakarak kopya etmesi isteniyor.
“ Bir şeyi görüyorsunuz, ne gördüğünüz beyne iletiliyor ve algılıyorsunuz; beyinden kolunuza emir geliyor ve algıladığınızı çiziyorsunuz” Çizimlerdeki çeşitli hatalar nörolojik bir probleme ya da dikkat ve algılamaya yönelik sorunlara işaret edebiliyor.

Bazı Gelişimsel Tarama ve Değerlendirme Araçları;

DENVER II Gelişimsel Tarama Testi

Yaş Grubu; 0-6 yaş arasındaki görünürde sağlıklı olan çocuklara uygulanmak üzere düzenlenmiştir.
Kullanım Amacı; Çocuğun yaşına uygun bir takım becerilerini değerlendiren bu araç, gelişimsel açıdan farklılık gösteren çocukları taramada, kuşkulu durumları objektif bir ölçütle doğrulamada ve gelişimsel açıdan risk altındaki çocukları izlemede kullanılır.
Özellikleri ve Uygulama; Denver II aşağıdaki gelişimsel alanları taramak üzere test formu üzerinde 4 bölümde toplanmış 116 maddeden oluşmaktadır ;

  • Kişisel-Sosyal; İnsanlarla anlaşma, kendi bireysel gereksinimlerini karşılayabilme

  • İnce-Motor; El-göz koordinasyonu, küçük cisimleri kullanabilme,problem çözme

  • Dil; İşitme, anlama ve dili kullanma

  • Kaba Motor; Oturma, yürüme, zıplama ve genel olarak büyük kasların gelişimi

*Denver uygulamasında bazı maddeler çocuğa yaptırılırken, kişisel – sosyal gelişim bilgileri aileden alınır.
*Denver II bir zeka testi değildir, bu araçla tanı konulmaz Gelecekteki zihinsel veya uyumsal yeteneği tahmin etmede kullanılmaz. Bunun yerine çocuğun bir takım işlevlerdeki becerisini yaşıtları ile karşılaştırarak, gelişimsel açıdan değerlendirilmesine imkan tanır.

AGTE ( Ankara Gelişim Tarama Envanteri )
Yaş Grubu; 0-6 yaş grubu Türk çocukları için geliştirilmiş bir tarama ölçeğidir.
Kullanım Amacı; Bebek ya da çocuğun yaşıtlarına göre genel gelişiminin hangi noktada olduğunun belirlenmesinin yanı sıra, gelişimin 4 farklı alanı olan “ dil-bilişsel”, “ince-motor” “kaba-motor” sosyal beceri – öz bakım” alanlarında da yaş grubu içinde ortalama ya da ortalamanın altında olup olmadığını saptamaktadır.

Özellikleri ve Uygulama;

  • AGTE Türk kültürüne uygun olarak geliştirilen ilk gelişim ölçeği olma özelliği taşımaktadır.

  • Bebek ya da çocuklara uygulama yapmadan annelere sorulan sorular aracılığı ile alınan bilgilere dayanan 154 maddeden oluşur.

  • Çocuğu en iyi tanıyan kişiler olarak annelerin çocuk hakkında verdikleri bilgiler uzun süreli gözleme dayanmaktadır. Böylece bireysel test uygulamalarında sonuçları olumsuz olarak etkileyebilecek hastalık, yorgunluk, uyku gibi geçici durumlar annelerin değerlendirmelerine yansımamaktadır.

Erken çocuklukta başarıyı etkileyen pek çok faktör vardır…Bunların en önemlisi ve belirleyicisi ailedir.

Ailenin Durumu Fark Etmesi, Erken Müdahaleye Başvurması, Doğru Uzman, Doğru Kurum Seçimi ve Bundan Sonrasında Programların, Uygulamaların İçinde Ekibin Etkin Bir Üyesi Olabilmesi Sonuçları Belirleyen, Başarıyı Sağlayan En Önemli Faktördür.

..Başarı Her Şeyden Önce O’nu İsteyene, Talep Edene Aittir…       

 S. B. A. 3 Yaş, Otizm

“Oğlumuz her geçen gün daha da ilerliyor. Öğrenmesi, anlaması, çevresine ilişkin farkındalığı giderek artıyor. Eskiden çevresinde birilerinin olup olmadığı onu çok ilgilendirmezken, şimdi evde yalnız kalmak istemiyor. Oda oda bizi arıyor. Bulduğunda seviniyor. Önceleri dışarıda kimin elini tuttuğu önemli değilken, şimdi o kişinin yakını olup olmadığını kontrol ediyor. Bizi anladığını, söylediklerimizi yaptığını görmek umudumuzu daha da arttırıyor.

A A. 5 Yaş , YGB

“Artık oğlumla birebir iletişim kurabiliyorum. Birlikte oyunlar oynayıp, komiklikler yapabiliyoruz. Eskiden arkadaşlarıyla hiç ilgilenmeyen oğlum, şimdi onlarla oyun kuran, arkadaş tercih eden biri haline geldi. Bu gelişmelerden dolayı, hem oğlumla, hem kendimle, hem de bize yardımcı olan ARTI ve öğretmenimizle gurur duyuyorum.

Bana ANNE demesi için, 3 yıl beklediğim oğlum, şimdi sorular soruyor, mantıklı cevaplar veriyor, konuşuyor, konuşuyor… Sanırım yaşamayı başarmak gibi bir şey bu! Yolda yürürken ne çiçekler, ne yıldızlar, gökyüzünde ayın olup olmadığı, ağaçların çiçek açıp açmadığı umurumda olmazdı… Görmezdim bile… Artık görüyorum, çünkü oğlumun dikkatini çekiyor ve bana gösteriyor. Sanki birlikte hayatı yeniden keşfediyoruz. Bazen O mu bana, Ben mi Ona öğretiyorum bilemiyorum…

Sevgi + Emek + Yorgunluk + Çaba + Çaba + Çaba … sonucunda tatlı bir huzur ve umarım herkese kısmet olabilecek bir başarı… O küçücük ağızdan çıkan o büyüleyici kelime : “ANNE”

B. Ç. 3 Yaş, Gelişim Geriliği

Bahar, eğitime başladığımızda 2 kelimelik cümleleri henüz kurabiliyordu. Gelişim uzmanlarının değerlendirmesi; sınır zekâ düzeyi, el-göz koordinasyon zayıflığı, dikkat süresi kısalığı ve aşırı hareketliliğiydi. Ev içindeki en büyük sıkıntımız, ona yemek yedirememek, üzerini ve altını değiştirirken hareketliliği, uykuya dalmakta zorlukları, psikolojik kusmaları (Yemek kasesini gördüğünde ve ya hastane gibi onu tedirgin eden bir ortama girdiğinde…) vardı.

Eğitime başladıktan 5 ay sonra, Bahar’ı ilk değerlendiren ÇGE Uzmanına tekrar götürdük. Değişimlere çok sevindi. Bahar, sorulan soruları oturarak dinliyor, cevap veriyor, faaliyetlere ilgi dikkatini olabildiğince yoğunlaştırıyor, el-göz koordinasyonu faaliyetlerini başarıyla tamamlıyordu. Kızım, başladığımızdan ve umduğumuzdan çok daha iyi durumdaydı.

Beslenme, psikolojik kusmaları ve alt ıslatmaları gibi sorunlarımızı ARTI’nın PDR hizmetlerinin yardımıyla çözebildik.

Kızımın dikkat süresinin uzaması, dikkatini yoğunlaştırması, değişik oyun ve faaliyetlere ilgi ve merakının artması, dil gelişiminin hızlanması, kendini ifade yeteneğinin gelişmesi, bizim ve etrafındaki herkesin fark ettiği gelişmeler. Şimdi kelime hazinesi oldukça genişledi ve masal bile anlatmaya başladı. Bunlar gelişimsel özellikleri ile paralel ilerliyor ve biz biliyoruz ki, ARTI olmasaydı henüz bu noktaya gelememiştik.

A. K. 4 Yaş YGB

1 yıl öncesinde tüm isteklerini bizi iterek söylemeye çalışan oğlumuz, eğitime başladıktan sonra çok farklılaştı. ARTI ve Özlem’le hayatımız değişti. Mucize dolu 1 sene geçirdik. Şimdi bütün isteklerini söz ile ifade ederek, bizimle iletişim kuruyor. Oyun oynuyor. Arkadaşları ile ilişki kuruyor. Öğreniyor. Konuşuyor. İlerliyor. Ve bizleri çok şaşırtıyor.

Artık onunla yaşamak, her geçen gün daha da kolay ve güzel oluyor.

Geçmişe dönüp bakıyorum da.. Oğlumuzu verdiğimiz ilk kreşin öğretmeni bize, yemek yeme ve sırada oturma dersi aldırın demişti. Biz oradan ayrıldık ve TAI’nin kreşine başladık. Kurumumuz, kreşimizle görüşüp, onları da eğitim konusunda yönlendirdi. Başlangıçta öğretmenimiz, velilere çocuklarının faaliyetlerini verirken, benim içim kan ağlardı. Elim boş, gözlerim yaşla dönerdim. Çocuğumda, eğitimle ve işbirliği ile sağlana çok önemli gelişmeler oldu. 3. ayın sonunda öğretmenimiz, “Size müjde!” diyerek, oğlumun o gün yaptığı ilk faaliyeti bana verdi. O anki mutluluğumu ve sevincimi sizlere anlatamam. O gün eve dönerken arabada bağırarak ağlamıştım. Ama günler sonra ilk defa…ve bu kez üzüntüden değil, MUTLULUKTAN…

Şimdi ise oğlumun faaliyetlerini koyacak özel bir kitaplık bile dolup taşıyor. Ve bir çok konuda arkadaşlarından daha ileri durumda…

Facebook 0972939830 Tải tài liệu
luyện thi IELTS
Kiểm tra trình độ

Hata: İletişim formu bulunamadı.