Başarı Örneklerimiz

KURUMSAL BAŞARILAR

21 Nisan 2007 tarihinde Doğa Residence Otel’ de

“ Toplumsal Duyarlılık Liderliği ve Geleceğin Sahibi Olmak”

sloganıyla TODEG ve ARTI işbirliği ile düzenlenen programda;

  • Engelli çocuk ailelerinin birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları, olumlu örnekleri, deneyimleri ve başarıları paylaşmaları
  • “Gönüllülerin Eğitim ve Uygulamaları Projesine” gelir elde edilmesi
  • Katılımcı, bağışçı, destekçiler, uzmanlar ve yöneticiler ile ailelerin yemekli, müzikli ve eğlenceli sıcak bir ortamda yüz yüze ortak sinerjilerle verimli bir zaman geçirmeleri amaçlanmıştır.

Pek çok aile, uzman, akademisyen, STK yönetici- kurucu ve temsilcileri, sendika ve konfederasyon başkanı ve temsilcileri, belediye temsilcileri, milletvekilleri, yönetici ve bürokratların katıldığı özel eğitimde başarı örnekleri paylaşımı programımızı amacına ulaştırabilmiş olmaktan büyük gurur ve mutluluk duyuyoruz…

Artı Özel Eğitim Rehabilitasyon Merkezi, öğrencilerimiz ve ailelerimizle ele ele, çalışanlarımız ve uzman meslek elemanlarımızla gönül gönüle yıllara uzanan çalışmalarından beklentileri aşan, her biri ayrı bir özel eğitim uygulamaları başarı örneği olan öğrencilerimizdeki gelişme ve öğrenme becerilerini, öğrencilerimizin bizzat kendilerinin sunumlar, beceri ve yetenek gösterileri yaparak ve aynı zamanda şarkılar söyleyip şiirler okudukları, dans ettikleri, eğlenerek kendilerini hem ifade edip hem de umut verdikleri  bu eşsiz program gecesinde başta ARTI ÖZEL EĞİTİMİN UZMANLARI olmak üzere emeği geçen herkese, katılımlarıyla bizleri onurlandıran ve güç veren tüm kişi ve kuruluşlara gönül dolusu sevgi ve saygılarımı sunar, teşekkür ederim…Ailelerimiz bize, biz onlara güvendik, inandık ve toplumdaki tüm beklentileri aşan bu sıra dışı başarıları gerçekleştirdik; sonuçlarını bu gecede hep birlikte gördük ve yaşadık.

GECEYE AİT ANI DEFTERİNDEN YANSIYANLAR…..

Sevgili Artı Özel Eğitim Merkezi yönetici ve eğitimcileri ve TODEG derneği yetkilileri, Bu anlamlı organizasyon için hepinize teşekkürler. Etkilyeci ve örnek olan bu başarı önekleri paylaşımlarını özellikle çocukların bizzat kendilerinin sunmaları,ailelerin bilinç düzeyi ve destekleme becerileri çok başarılı,çok güzel.Aranızda bulunmaktan çok mutluyum. Özel eğitim alanında en çok gereksinim duyduğumuz “toplumsal duyarlılık ve bilinçlendirme” . Bunlar sağlanabilirse farklı özellikte olan çocuklarımıza ve anne babalarına daha güzel bir dünya sunabileceğiz.

 Prof.Dr.Gönül Akçamete Ankara Ünv.Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı.

Engelliler alanındaki gelişmelerin önündeki en önemli “engel” toplumdaki kalıplaşmış önyargılar ve ayrımcı uygulamalardır. Bu nedenle bu konuda yürütülen farkındalık ve duyarlılık arttırıcı çalışmaları daha da çoğaltmak gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda yaptıkları başarılı çalışmalardan dolayı ARTI Özel eğitim ve Todeg Derneğini kutluyorum.

Hasan Gemici Engellilerden Sorumlu Eski Devlet Bakanı.

“ Asıl engel bilmemektir” Farklılığın insani bir kazanım olduğu bir dünyayı kurmada göstermiş olduğunuz gayretten dolayı kutluyorum. Tekin Başer ÖZEV Vakıf Başkanı

Engelliler, özürlüler, yardıma muhtaçlara yardım amacıyla kurulan her türlü kurum ve kuruluş bu toplumun sağduyusudur, güzelliğidir. Anlamlı ve önemli yardımlaşma ve dayanışma duygusu sevginin ve saygının bir ifadesidir ve çok güçlüdür. Toplantınızda güzel ve duyarlı insanlarla tanışmaktan son derece mutlu oldum. Engelli olmaktan çok anlaşılamamanın daha zor olduğunu biliyor ve bu anlamamayı anlama şeklindeki uğraşlarınız için tebrik ediyorum. Memur-Sen sizlerle dayanışma içinde olacaktır.

Ahmet Aksu Memur Sen Konfederasyonu Genel Başkanı.

Engellilerin engellerini aşma noktasında özgüvene dayalı kıymetli çalışmalarınızı alkışlıyor, her zaman her konuda yanınızda olduğumu gururla ifade etmek istiyorum.

Adnan Şenol Memur Sen Basın Yayın Sekreteri

Engelliler alanında yapılan her çalışma o kadar değerli ki! Gönülden kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

 Nilay Oğultürk Çankaya Belediyesi Engelliler Hizmet Birimi Koor.Görevlisi.

Engelli kardeşlerimize bir dakikasını bile ayıran herkese teşekkürlerimi sunuyor, örnek davranışlarınız ve bugüne kadarki çalışmalarınızdan dolayı kutluyorum.

 Faruk Demir 21.Dönem Ardahan Milletvekili.

Sizlerle, bu ülkenin engelli çocuklarının aileleriyle birlikte olmak, onların anılarını dinlemek, güzel duygu dolu bu çocuklarla yaşadıklarınızı bu güzel gecede paylaşmak beni mutlu ediyor. İyi ki varsınız…

Türkay Asma Avukat.Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu Başkanı

Bu geceki organizasyona katılmak benim için çok anlamlıdır. Ben Ankara Barosu’ na kayıtlı avukatım ve özürlüyüm. Bu nedenle engellilerle ilgili yapılan çalışmalar benim için daha da anlamlı ve önemlidir. Yasalardaki haklarımız uygulanabilirse ve daha da güçlendirebilirsek, toplumda gerekli duyarlılık ve bilinç her yönüyle sağlanabilirse her şey daha güzel olacak ve sıkıntılarımız bir nebze de olsa azalacaktır.

Fazilet Çınar Avukat.

Hep oğlum genç olduğu zaman bizi neler bekliyor diye düşünürdüm ama bu gece endişelerimin yersiz olduğunu örneklerle görmek beni çok rahatlattı ve çocuklarımızın bu düzeylere gelmesindeki emeklerinizden dolayı siz ARTI uzmanlarına binlerce teşekkürler. H.Gönenç (Aile)

PROGRAMIMIZA YURTDIŞINDAN DA ALAN UZMANI KONUKLARIMIZ OLDU.

İzlenimlerinden birkaç cümle…

We are four teachers from Sweden staying at Doga Residence Hotel. We are here for a Project meeting in our Comenius Project. After diner we heard music from the bottom of the hotel and we were curious and found a lot of teachers working with children. We were not aware of that such an organisation was exciting in Turkey. We find it very interesting and we met a lot of kind and friendly people. With a great generasity! Teachers from Sweden Bodil Olaform Mina Vanman Jangegerd Kanlran Manta Raylamder

Sevgili Artı Ailesi Böyle güzel bir yemeği organize ederek bizleri bir araya getirdiğiniz için, teşekkür ederiz. Yola birlikte ve daha güçlü devam etmek umuduyla. E. Sarı ( Aile ),

Aynı kaderi paylaştığımız ailelerle birlikte güzel bir gün geçirdik. Deşarj olup eğlenmeyi ne kadar da özlemişiz. Önümüzdeki zorlu yolda yalnız olmadığımızı hissedip, daha kararlı ve azimli olarak devam edeceğiz. Bu özel gün için Artı’ ya teşekkür ederiz. N-M.Yaman ( Aile)

 

Bu yıl 2009 ÖSS’ de Öğrencilerimizden Süreyya Mert Uzun Eskişehir Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümüne, Okul Başarısı ve Kariyer Danışmanlığı konusunda özel terapi alan A.Ç ise Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine yerleşmiştir.

2007 ÖSS’de Kırıkkale Üniversitesi İşletme Bölümüne giren öğrencimiz Yusuf Burak Çört ve Eşkişehir Anadolu Üniversitesi’ ne giren öğrencimiz Duygu Tuncegil’in ardından; Alper ve Mert’ in başarıları da bizi hem çok mutlu etmiş , hem de gururlandırmıştır.

Öğrencilerimizin Başarılarının Devamını DİLİYORUZ

On altı yıllık özel eğitim uygulamaları sürecinde pek çok bilimsel, sosyal ve kültürel etkinlikler ve uygulamalarımızla beraber çocuklar, aileler, eğitimciler, kurumlar ve topluma yönelik özel programlarımız ve yayınlarımız da oldu. 7 Nisan 2011 Tarihinde bunlara “Artı’dan Hayata “OTİZM”İN KADREİNE HÜKMEDEN BAŞARI ÖYKÜLERİ” adlı kitabımızı çıkartarak bir yenisini daha ekledik.

Otizm hakkında, erken tanı-tedavi ve özel eğitimle kazanılan, erken çocukluktan itibaren yetişkinliğe kadar uzanan gerçek yaşantılardan oluşmuş ve “bu çocukların geleceği ne olacak?” sorularına yanıt veren Türkiye’deki ilk başarı örnekleri kitabıdır. Kitabı kurumumuzdan telefon ile sipariş ederek satın alabilirsiniz.

Geliri 0-48 aylık çocukların özel eğitimleri ve terapilerine destek için bağışlanmıştır.

ÖĞRENCİ BAŞARILARI

Oğlumda ters giden bir şeyler olduğunu ilk kez 14 aylıkken fark ettim. Kapı çalınca koşa koşa giden oğlum, çağırdığımda ismine hiç tepki vermiyordu. Önceleri işitme sorunu mu var acaba? Diye düşündük ama televizyonda sevdiği bir reklam çıkınca diğer odadan koşarak gelip reklamları izlemesi bu şüphenin gerçek olmadığının göstergesiydi.

Bir de akşamları babası geldiğinde balkondan bir kat aşağıdaki babasını göremiyor, başka yönlere bakıyor ve el sallayamıyordu. Gündüzleri televizyondaki reklâmları seyrediyordu. Onun dışında hiçbir şeye ilgi göstermiyor, kimsenin yüzüne bakmıyor hemen yüzünü çeviriyordu. Geceleri bizim için kâbustu. Saat başı uyanıyor feryatlarla bağırıyor bazen hiç uyumuyordu. Günde 4-5 saat uyku ile ayakta duruyordu. Yemek yedirmek çok zordu. Aşırı seçici olmasının dışında çiğneme de çok azdı. Yanına gelip birlikte bir şeyler yapmak için yönerge verdiğimde hiç anlamamakta kendine göre bir şeylerle oynamakta idi. Çok hırçın huysuz bir çocuktu. Kredi kartı takıntısı vardı. Genelde isteklerini belli edemiyor kendisi yapmaya çalışıyordu. Televizyonu açmak için sandalye çekip üstüne çıkıp açıyor bize aç demiyordu. Ayrıca oğlumda sese karşı duyarlılık vardı. Sesli bir alet çalıştırdığımda kulaklarını iki eli ile kapatıyor ve o odadan kaçıyordu. Özellikle saç kurutucu,mikser,matkap sesleri onu çıldırtıyordu.Hemen fişlerini çekiyordu. Yani hayat bizim için çok zordu ve bütün bunlarda bir sıkıntı olduğunu fark ettik ve ilk tıbbi tanı 25 aylıkken Ankara Gata da konuldu. Rapor 26 aylıkken çıktı. Tanı süreci tam bir kâbustu, dünyam yıkıldı. Hiç bir hastalıkta bu kadar çabuk tanı konulamaz. Odaya girip derdimizi bile anlatamadık. Doktor çocuğa seslendi birde elini çırptı çocuk bakmadı tamam YGB dendi. Tanı konulduğunda. Kendimde uzun süredir şüphe etmeme rağmen benim çocuğumda böyle bir şey olamaz diye düşünüyordum. Bu fikri kuvvetlendirmek içinde ikinci bir görüş olması için Hacettepe psikiyatri ye gittim. Aslında kendimce iyi bir şeyler duymak istiyordum. Ama 3-4 dakika çocuğa bakıp bu çocuk YGB denmesi beni gerçekten çok üzdü. Ne bir tahlil ne bir araştırma sadece birkaç dakika ona bakıp bütün hayatı boyunca sırtında taşıması gereken bir etiketle etiketlendi. Ben nasıl bir anneyim iki senedir her gün baktığım çocuğumdaki farklılığı nasıl anlamadan onca günü boşa geçirdim diye çok üzüldüm. Bunu uzun süre üzerimizden atamadık. Çok hızlı söylenmişti. Hep bir şeyler unutulmuş olabilir mi? diye düşündük. Eşim için oğlumuz 1 veya 2 yıl özel eğitim alacak ve düzelecekti. Herkes geç konuşabilir okul çağında konuşan binlerce çocuk var konuşunca düzelecek diye düşünüyordu. Ama ben yaşayacağımız zorlukları tahmin ettikçe ve olabilecekleri düşündükçe uyuyamaz düzenli beslenemez, aşırı sigara içen biri olunca psikiyatrik yardım almam gerektiğine inandım ve bir yıl depresyon tedavisi gördüm. Özetle öncelikle tanıyı şüpheyle karşılama ardından hayal kırıklığı, yenilmişlik, çaresizlik gibi çeşitli duygular yaşadık. Daha sonra kabullenme bu sefer de hastalığın derecesi ve tedavi edilebilirliği konusunda umutlarla daha kötüleri var, bizimki daha iyi gibi umutlarla hayata bağlanma. Bazen umuda kapılıyor iyi olacak diyorduk. Bazen de olumsuzluklar üst üste gelince hiç bir şey düzelmeyecek diye umutsuzluğa kapılıyorduk. İşin en kötüsü ise toplumun verdiği tepkiler. Ağlayan kendini yerden yere atan bir çocuğun yanında kimse durmak istemiyor. Otobüste bile istenmiyorsunuz. Sıra beklemek bir eziyet kimse yardımcı olmuyor. Daha sonra doktorlar bu konuda rahat olmamı özel eğitimin iki yaşta başlayabileceğini söylemeleri bir nebze rahatlattı. O güne kadar özel eğitimle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ne bir yer biliyor nede ne iş yaptıklarından haberim yoktu. Doğal olarak doktorlardan doğru yere gitmek için yardım istedik. Bir de zamana karşı yarışıyorduk. Ne kadar çabuk ve ne kadar doğru eğitim alırsa o kadar çabuk düzeleceğini biliyorduk. Biz öncelikle doktorumuzun tavsiye ettiği kuruma gittik. Sekiz dokuz ay orada kaldık. Bir şeyler başından hoşumuza gitmese de doğrunun ne olduğunu bilmediğinizden yapılanı doğru sanıyorduk. Uzun süre bu kandırmacaya inandık karı koca birbirimize düşürüldük. Oğlum başına buyruk davrandığından disiplinle etmek için kurallar konuldu ve uygulaması için zorlandı. Evde de aynı tutumu sergilememiz istendi. Her gün kötüye giden sürekli ağlayan ısıran kıran bir çocuğumuz olmuştu. Hiç hoşuma gitmemesine karşılık insanların profesyonel görüşlerine de saygı duymaya çalışıyor, söylenenleri kelimesi kelimesine yapıyordum. Eşim çocuğun ağlamasına katlanamadığı için(çocuğa işkence yapıyormuş gibi hissettiğinden) kural koymayı ret ediyordu sürekli çocuğun istediklerini yapıyor susmasını sağlamak için sırtında gezdiriyordu. Buda bizim kavga etme sebebimiz oluyordu. Bir süre sonra doktora gitmemiz gerektiğinde kurumdan oğlum için gelişim raporu istediğimizde bize verilen raporun üzerinde başka çocuğun isminin yazıyor olması çok canımı sıktı. Kurumun yöneticisine gidince ismi sildi ve oğlumun adını yazdı, “Bunlar standart ismi silmemişiz” deyince beynimde her şey bitti.Yeni bir kurum arayışına girdim.Bir kaç yerle görüştüm ve anladım ki insanlar bu sektöre ticari bakıyorlardı. Çocukların düzelmeyeceğini baştan kabul etmişlerdi. Daha sonra bir yakınımın tavsiyesi ile Artı’ya gittik. Aslında umutsuz gittim. Ama ilk görüşmede aşk’oldu ve konuştuklarımızdan ve yaklaşım tarzından, eğitim anlayışından çok etkilendik ve ‘işte budur‘ dedik. İlk gün doğru yerde olduğumuzu anlamıştık. Biz kurumumuzu bulmuştuk. Artı’ya geldiğimizde en belirgin özellikler; oğlumun göz kontağı kurmuyor olması, her şeye ağlaması, konuşamaz olması, kısaca çocukla iletişim kuramamamız. Özel eğitime direnç göstermesi, boşa geçen 8 ayda kaybettiklerimizin kaygısı ve daha bir çok şey… Artı’da özel eğitime başlamamızdan çok kısa bir süre sonra (bir hafta) bir şeyler düzelmeye başladı. Derslere giderken ağlamıyordu, seansta öğrendiklerini evde anlıyorduk. Kuruma kayıt olurken bize 1 – 1,5 ay sonra ev ziyaretine geleceklerini, evde gereken düzenlemeleri yapacaklarını ve detaylı bir görüşme yapılacağını söylemişlerdi. Altı hafta verilen süre dolduğunda artık oğlum kurallara uymaya başlamış uyumsuzluğu kalmamış, en önemlisi ise sınırlı göz kontağı kurmaya başlamıştı. Eve geldiklerinde oğlum çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Diğer kurum bize evde de çalışmamız için kurumda olan bütün materyalleri eve de aldırmış, aynı yöntemlerle evde de çalışmamızı istemişlerdi. Ancak Artı’ dan geldiklerinde bunlara gerek kalmadığını ve kaldırmamızı istediler. Oğlumla zaten evde çalışmak çok zordu, reddediyor ve çalışmıyordu. Biz de o günden sonra bu materyalleri kaldırdık. Artık hayatımızda bir şeylerin yoluna gireceğini düşünür olmaya, yeniden umutlanmaya başladık. Eşimle oğlumuza davranış biçimlerimizden kaynaklanan çatışmalar ortadan kalktı. Çünkü eşimin oğlumuzu sırtına alması, birlikte keyifli vakit geçirmelerinin aslında kaliteli ve kıymetli bir zaman dilimi olduğu ve oğluma bir terapi gibi geldiğini söylemişlerdi. Oğlumda genelde iletişim kuramamaktan kaynaklanan bir anlama ve söyleneni yapma bakımından ciddi eksikliği vardı. Yine aşırı bir inat ve ayak direme buna bağlı olarak da ağlamalar vardı. Zaman içinde bunlarda önemli ölçüde azalmalar oldu. Her seansa girdiğinde yeni şeyler öğreniyor ve öğrenmeye olan direnci kırılıyordu. Dikkat süresinin artmasına bağlı olarak oyunlara katılma, komutları dinleme, konuşmaya isteklilik arttı. Bunlara paralel olarak ileri geri saymalar ve okuma başladı. Önce marka ve Logoları okumaya başladı. Daha sonraları ilk kez karşılaştığı kelimeleri okumaya dönüştü. Fiziksel olarak yemesi ve uykusu düzene girdi. Birçok şarkıyı söyler hale geldi. Bizden kuruma geliş gidişlerimizde toplu taşım araçlarını kullanmamız istenmişti. Başta çok zor oldu otobüste durmadı, metroda korktu her gördüğünü yol boyunca almak gerekti yürümeyi reddetti ama söylenildiği gibi o günler geçti ve çevresine dikkat eden, kuralları öğrenmiş bir birey olmasına çok yardım etti. Artık oğlumla çarşıya gitmek otobüs sırası beklemek hiçte zor değil. Çevremizdeki dostlarımız farklılıkları hayretle izlediler. Her gördüklerinde daha da ileriye gitmiş buldular. Birçoğu mucize diye değerlendirdi. Bazıları ise bu çocukta hiçbir şey yok siz abartıyorsunuz dediler. Bunları duymak, bizim gibi olan her anne babanın belki de hayatta isteyecekleri tek şeydir. Çok seviniyor ve umutla yolumuza devam ediyorduk. Ama beni gerçekten sevinçten ağlatan tek olay oğlum’ un 2007 Mayıs ayında Anneler Gününde Benim annem güzel annem, beni al kollarına… Şarkısını söyleyip boynuma sarılmasıydı. Hiç beklemediğim bir anda ve doğru günde söyleyince büyük bir şok yaşadım. Oğluma sarılıp hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum.

Kızımızdaki öğrenme problemini ne yazık ki çok geç öğrendik. Ortaokul ve ilkokul gözyaşlarıyla geçti. Arkadaşsız, alay edilerek geçen 8 yıl… Bu 8 yıl boyunca nefretle okula gitti. Özgüveni her gün darbe yedi. Tüm bunlar öğrenmesini de iyice geri bıraktı. Okuması, işlem yapması, yazısı hep problemliydi. Orta ikinci sınıfta özel eğitime başladık. Her gün yeni bir umut vermeye başladı. Ortaokul bitene kadar okuma, yazma ve matematik becerilerimiz gelişti. Şimdi kızım meslek lisesi kuaförlük bölümü 2. sınıfta. Arkadaşlarının gözbebeği, öğretmenleri tarafından sevilen bir genç kız oldu. Artık kimse onun sorununu anlamıyor ve gelecek onun için umut, bizim için huzur ve güven vermeye başladı. Döktüğümüz gözyaşlarını hatırlıyorum da… K.M – 15 yaş Hafif MR

1 yıl öncesinde tüm isteklerini bizi iterek söylemeye çalışan, oğlumuz, eğitime başladıktan sonra çok farklılaştı. ARTI ve Öğretmenimizle hayatımız değişti. Mucize dolu 1 sene geçirdik . Şimdi bütün isteklerini söz ile ifade ederek, bizimle iletişim kuruyor, oyun oynuyor, arkadaşları ile ilişki kuruyor, öğreniyor, konuşuyor, ilerliyor, şaşırtıyor, Artık onunla yaşamak, her geçen gün daha da kolay ve güzel oluyor. Geçmişe dönüp bakıyorum da… Oğlumuzu verdiğimiz ilk kreş öğretmeni, yemek yeme ve sıraya oturma dersi aldırın demişti. Orayı bıraktık ve TAI kreşine başladık. Kurumumuz, kreşimizle görüşüp, onları da yönlendirdi. Başlangıçta öğretmenimiz velilere çocuklarının faaliyetlerini verirken benim içim kan ağlardı. Elim boş, gözlerim yaşlı dönerdim. Çocuğumda, eğitimle ve işbirliği ile sağlanan çok önemli gelişmeler oldu. 3 ay sonunda öğretmenimiz “Size müjde!” dedi. Ve oğlumun faaliyetini bana verdi. O anki mutluluğumu ve sevincimi size anlatamam. O gün eve dönerken arabada bağırarak ağlamıştım. ŞİMDİ: oğlumun faaliyetlerini koyacak özel bir kitaplık gerekli. A-4 YAŞ OTİZM

“ 3’lü yaşlarında saç çeken, öfke nöbetleri geçiren , anaokulunda öğretmeni tarafından dışlanan, karşılıklı sohbet etmek, oyun oynamak, duygu ve düşünceleri anlamak ve anlatmak konusunda zor dönemler yaşayan oğlumuz şimdi orta okulda . Belki de hayatındaki her şeyi ona öğretmek zorunda kaldık. Kavga etmeyi, kendini korumayı bile… İlkokulda ödevlerini yaptık. Onunla birlikte sayfa sayfa satır satır ders çalıştık. Oysa şimdi yeni müfredat bu kadar zorken, oğlumuzun soyutu anlamakla ilgili sorunu varken artık kendisi ders çalışıyor, ödevlerini kendisi yapıyor. Gerektiğinde yardım istiyor. Gözlerinde anladığını görebilmek, notlarının kendi hakkı olduğunu hissetmek gurur verici…” M.K

“Oğlum hareketli ve dürtüleriyle davranabilen bir çocuk. Ama biz onu aile olarak hiçbir zaman kendimize bağımlı hale getirmedik. Mahallemizde çıkıp dolaşması, bakkala markete gitmesi için onu cesaretlendirdik. Tüm bu fırsatlar ona para kullanmayı, derdini anlatmayı en önemlisi kendini korumayı öğretti. Ve oğlumuz son 1 yıldır toplu taşım araçlarını kendisi kullanarak özel eğitime gidebiliyor. Doğrusu onu ilk yüreklendirdiğimizde önce panikledi, bir iki kere cesaretlendi ama tam kapıdan çıkacakken vazgeçti. Sonra bir gün “Anne,sen gelme!” dedi ve tek başına gitti. Bir daha da artık benim onunla gitmemi istemiyor. Tek başına gidip gelebilmek onu gururlandırıyor. Hatta bir gün Kızılay’da eylem varmış ve otobüs Ayrancı’ da indirmiş. Ayrancı’ dan koşarak Artı’yı bulmuş. İyi ki zamanında çocuğumuza hakkı olan fırsatları vermişiz. Z.A ( A.A- 15 yaş)

2007 öss’ de Kırıkkale Üniversitesi İşletme Bölümüne giren öğrencimiz Yusuf Burak Çört ve Eşkişehir Anadolu Üniversitesi’ ne giren öğrencimiz Duygu Tuncegil’ in ardından; Bu yıl 2009 ÖSS’ de de Öğrencilerimizden Süreyya Mert Uzun Eskişehir Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümüne, Okul Başarısı ve Kariyer Danışmanlığı konusunda özel terapi alan A.Ç ise Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesine, yerleşmiştir. Öğrencilerimizin Başarılarının Devamını DİLİYORUZ….

AİLE BAŞARILARI

“ARTI“ DA OLMAK…